Balıkesir’in deneyimli ve tecrübeli avukatlarından olan Neslihan Çallıoğlu, Diyarbakır’da kaybolan ve daha sonra hayatını kaybetmiş bir şekilde bulunan Narin için isyan etti. Avukat Çallıoğlu, “Madem kıyacaktınız neden adına Narin koydunuz?” diye sorarken, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözünü de hatırlattı; “Çocukları koruyamayan bir ülke, geleceğini koruyamaz.”

İdam mümkün mü?

Avukat Neslihan Çallıoğlu, Narin’i hayattan koparan amcası ve diğerleri için idam mümkün mü sorusuna yanıt verdi. Çallıoğlu, konuşmasına şu şekilde başladı, “Madem kıyacaktınız neden adına Narin koydunuz? Türkiye son günlerde bu soruyu sorarken, Narin’ e kıyanlara verilecek cezada kısasa kısas uygulanmasını en üst perdeden dile getirmeye başladı. Peki idam cezasının uygulanması mümkün mü?”

Sözlerini şu şekilde sürdüren Avukat Çallıoğlu, “Türkiye'de son idam cezası 1984 yılında infaz edilmiştir. 2002 yılında Avrupa Birliği ile uyum sürecinde önemli bir adım olarak, savaş ve yakın savaş tehditleri dışında idam cezası kaldırılmıştır. Ardından, 2004 yılında Anayasa'da yapılan değişiklikle barış zamanında idam cezası tamamen yasaklanmıştır. İdam cezasının kaldırılmasının arkasında, insan haklarına yönelik hassasiyetler, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne uyum ve Türkiye'nin AB üyelik süreci yer almaktadır. Ancak son zamanlarda özellikle terör ve çocuk istismarı gibi suçlar için idam cezasının geri getirilmesi yönünde tartışmalar gündeme gelmiştir.

Özellikle kamuoyunu derinden sarsan çocuk istismarı ve cinayet vakaları sonrasında, idam cezasının geri getirilmesi yönünde çağrılar yapılmaktadır.  Gerçekten ülke gündeminde derin bir travmaya neden olan Narin Aslan cinayeti ve akabinde 2 yaşındaki Sıla bebeğin maruz kaldığı cinsel istismar sonucu hayatını kaybetmesi hadisesi nazara alındığında, en sıkı idam karşıtı savunucularının dahi idam cezası söylemleri dikkat çekmektedir. Bir hukukçu olarak, kendimi; idam cezasına karşı çıkanlar arasında gördüğümü açıklıkla söyleyebilirim. Zira bu cezanın caydırıcılığı konusunda somut kanıtların eksik olması, idam cezası uygulayan ülkeler ile bu cezayı kullanmayan ülkeler arasında cinayet ya da ağır suç oranlarında önemli bir fark olmaması ve adli hatalar sonucunda masum birinin idam edilebilme ihtimali nedeniyle idam cezasının telafisi mümkün olmayan bir ceza olduğu düşüncesindeydim.

Bu çekincelerim devam etmekle birlikte toplumu derinden sarsan istismar ve cinayet vakalarında, faillere Türk Ceza Kanunlarında yer alan en üst ceza dahi, vicdanımı rahatlatmayacaktır. Ve eminim ki bu faillere verilen ceza toplum vicdanını da rahatlatmayacaktır. Bu durumda adalet duygusunu derinden zedeleyecek bir durum olarak ortaya çıkacaktır. Gündemde şimdiden bu faillerin bir süre sonra cezaevinden çıkacağı, adaletin sağlanamacağına ilişkin derin kaygılar oluşmaya başlamıştır. Bu kaygıları besleyenlere şiddetle katılıyorum. Zira Türk Ceza Kanunumuza göre bir suça verilecek en ağır ceza ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası olmakla birlikte infaz yasasına göre bir kişinin cezaevinde kalabileceği en uzun süre 38 yıldan ibarettir. İnsanlık onur ve haysiyetiyle bağdaşmayan bu suçlar düşünüldüğünde, faile verilecek tatmin edici değilse de Türkiye'de şu an için idam cezanın geri getirilmesi hukuki, siyasi ve uluslararası düzeyde ciddi zorluklarla çevrilidir” şeklinde ifadelere yer verdi.

Sözlerini Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleriyle noktalayan Avukat Neslihan Çallıoğlu, “Fakat çocuklarımızı korumalıyız!!! Nasıl yada ne şekilde olacağı önemli değil. Çocuklarımızı korumalıyız!!! Çocuklarımızı büyükleri olarak biz korumalıyız!!! İdam duygusal bir tepki olarak hukuki, siyasi ve uluslararası düzeyde zorlu ise de hastalıklı beyinlerin çocuklarımıza uzanmasını engellemek için yol bulmalıyız. Bu yolu bulmak çocuklarımızı korumak biz büyüklerin görevi. ‘Çocukları koruyamayan bir ülke, geleceğini koruyamaz’ Mustafa Kemal ATATÜRK” dedi.