Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Muhammed Ali Fatih Erbakan, 'Gerçekçi bir kıyaslama yapılmak isteniyorsa 54’üncü hükümetin 11 ayda ortaya koyduğu başarılı ekonomi icraatlarıyla kıyaslama yapılmalıdır, 2002 yılının kriz verileriyle yapılan kıyaslamaların yanıltıcı olacağı ortadadır' dedi.
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Muhammed Ali Fatih Erbakan, 'Gerçekçi bir kıyaslama yapılmak isteniyorsa 54’üncü hükümetin 11 ayda ortaya koyduğu başarılı ekonomi icraatlarıyla kıyaslama yapılmalıdır, 2002 yılının kriz verileriyle yapılan kıyaslamaların yanıltıcı olacağı ortadadır' dedi.
TBMM Genel Kurulu’mda 2024 bütçe görüşmeleri devam ediyor. Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, şehitlere Allah’tan rahmet ve millete başsağlığı dileyerek başladığı konuşmasında. hükümetin bütçe müzakerelerinde mali ve iktisadi kıyaslamaları yaparken 2002 yılı verilerini baz aldıklarını belirterek, '2002 yılı öncesinde 28 Şubat darbesi, 1999’da başlayan 2001’e kadar süren 1 tanesi ulusal 1 tanesi de küresel 2 tane ekonomik kriz, bununla beraber Anayasa kitapçıklarının fırlatılması, devalüasyonun gerçekleşmesi ve çok büyük bir felaket olarak Marmara depreminin yaşanmış olduğunu hepimiz biliyoruz. Böyle bir dönemle, böyle bir kriz dönemiyle bugüne ait verileri kıyaslamanız hâlinde başarılı görünmeniz son derece doğaldır. Örneğin Sayın Cevdet Yılmaz tarafından 11 Aralıkta bu kürsüden yüzde 50,4 olarak açıklanan Avrupa Birliği tanımlı borç yükü yani kamunun brüt borç yükü yüzde 50,4 olarak açıklanmıştı. Bunu 2002 yılının kriz ortamındaki yüzde 71,5’la kıyaslarsanız başarılı görünürsünüz ancak bu oranın 1992-2000 yılları arasında yüzde 33,7 ila yüzde 53,5 arasında olduğunu dikkate almak gerekir. Bu veriler 90’lı yıllardaki kısa süreli koalisyon hükümetlerinin kamu brüt borç stoku bakımından şu andaki hükümetten daha başarılı olduğunu göstermektedir. 53’üncü hükümet döneminde yüzde 44,1 olan kamu brüt borç stoku, 54’üncü hükümet döneminde uygulanan icraatlar ve atılan temeller sayesinde iki senede 3,5 puan birden düşerek yüzde 40,6’ya gerilemiştir. Yani bugünkü kamu borç yükü oranının 10 puan altındadır. Yine milli görüşün ekonomi modelinin uygulandığı 54’üncü hükümette işsizlik oranı yüzde 6,8’di; şu anda ise işsizlik oranı yüzde 8’5’tir. Oysa kendinizi kriz dönemi olan 2002 yılındaki yüzde 10,5’lik işsizlikle kıyaslarsanız başarılı görünmeniz gayet normaldir. Ayrıca, bugün yüzde 5,9 olan büyüme, 1996 yılında yüzde 7, 1997 yılında yüzde 7,5 seviyesindedir yani büyüme bakımından da mevcut hükümet 54’üncü hükümetin gerisindedir. Yine, kişi başı milli gelirin 54’üncü hükümetin icraatları sayesinde 1996-1998 yılları arasında iki senede yüzde 52 oranında artış gösterdiğini de hatırlamamız gereklidir. Cari dengenin o dönemde yüzde eksi 1 olduğunu ve şu anda cari dengenin yüzde eksi 5 seviyesinde olduğunu da hatırlamamız gereklidir' ifadelerini kullandı.
Erbakan şöyle konuştu:
'Kıymetli milletvekillerimizin ve aziz milletimizin bildiği üzere 54’üncü hükümet dönemi refahın tabana yayıldığı bir bolluk ve bereket dönemi, dar gelirlinin alım gücünün, refah seviyesinin arttığı bir dönem olmuştur. 54’üncü hükümet 11 ay gibi kısa bir sürede dar gelirlinin alım gücünün artırılması noktasında dünya şampiyonu olmuştur. Aradan geçen 26 sene ve 13 hükümete rağmen, hiçbir hükümet 54’üncü hükümetin ekonomi alanındaki başarılarını gösterememiştir. Buradan sesleniyorum: Gerçekçi bir kıyaslama yapılmak isteniyorsa 54’üncü hükümetin 11 ayda ortaya koyduğu başarılı ekonomi icraatlarıyla kıyaslama yapılmalıdır, 2002 yılının kriz verileriyle yapılan kıyaslamaların yanıltıcı olacağı ortadadır. Buradan dostane bir şekilde çağrımızı yineliyoruz: Bu borçlanma politikası bizleri darboğaza sürüklemektedir. 2024 yılında 2,65 trilyon lira net borçlanma ve 1,25 trilyon lirayla en büyük harcama kaleminin faiz ödemeleri olduğunu görüyoruz. 20 senede 500 milyar doların üzerinde faiz ödedik ve önümüzdeki 3 senede 125 milyar dolar daha faiz ödeyeceğiz. Sürekli borçlanarak, bu borcun faizini zamlarla ve vergilerle millete, esnafa ve üreticiye yükleyerek bir yere varamayız. İktisadi kalkınma olmadan, reel üretim artırılmadan, katma değerli üretimin payı artırılmadan, 110 milyar dolarlık dış ticaret açığından kurtulmadan, başta mesleki ve teknik eğitim olmak üzere milli eğitimde ve üniversitede köklü değişimleri ortaya koymadan, AR-GE ve inovasyonu geliştirmeden, hukukun üstünlüğü ilkesi piyasalara hissettirilmeden ekonominin düze çıkması mümkün değildir. Bu amaçla hükümeti borçlanmadan denk bütçe yapmaya davet ediyorum.'
Yorum yapın