Merhaba değerli okuyucularım, Gitmiş olduğum Mısır gezimden sizlere notlarımı ve bilgilerimi aktaracağım .Ellerinizde mis kokulu bir kahve ile keyifli okumalar,

Dünya tarihinin ilk büyük medeniyetlerinden biri olan Mısır; kuzeydoğu Afrika’da, Nil Nehri’nin denize ulaştığı yer çevresinde yayılmış bir uygarlık. Yaklaşık 7.000 yıllık köklü bir geçmişi olan Mısır; birçok ülke, kavim ve kişi tarafından yönetilmiş. Bir Gezgin olarak benim gözümde Mısır’ın diğer önemi ise Kızıldeniz kıyısında eşsiz su altı zenginliklerine sahip olması. Çünkü Mısır dalış bölgeleri dünyanın en güzel dalış noktaları arasında yer alıyor ve her dalgıcın hayallerini süslüyor.

Mısır günümüzde coğrafi olarak Aşağı ve Yukarı şeklinde tanımlanıyor. Ekonomisi turizm ve tekstil ihracatına dayanıyor. Dünyanın en uzun nehri olan Nil Nehri kıyılarındaki alüvyonlu topraklarda dünyanın en kaliteli uzun elyaflı pamuğu gize ve şeker kamışı yetişiyor ve tüm dünyaya ihraç ediliyor.

Nil Nehri’ne dönersek… Nil Nehri, Antik Çağ’dan beri verimli alüvyon birikintileri taşımış, taştığı yerlerde ekinleri ve hayvanları beslemiş, buralara bereket getirmiştir. Çevresinde antik tarihin en büyük uygarlıklarından biri olan eski Mısır uygarlığının kurulmuş olması da bu nedenle bir tesadüf değildir.

Antik Mısır

Antik Mısırlılar dünyadaki yaşamı önemsememiş, ölümden sonraki sonsuz yaşama inanmış ve bu dünyada nefes aldıkları süre boyunca öldükten sonraki hayatları için hazırlık yapmış. Bu hazırlık sırasında parası olanlar kendilerine özel Book Of The Dead yani Ölünün Kitabı hazırlatmış. Bu kitap onların ölümden sonraki hayata geçişi için el kitabı, bir garanti kabul edilmiş. Ölünün Kitabı günümüzde de kutsal kitapların ilki olarak kabul ediliyor. Mezar alanlarını da hazırlamışlar, süslemişler. Burada ölümden sonraki sonsuz hayata geçeceklerine inanmışlar.

Öldüklerinde mumyalanmışlar. Mumyalama işleminde hafif meyilli bir taşa yatırılmışlar. Burun kıkırdağı kırılarak beyin, burun kanalından çekilmiş. Gözlerin içeriye düşmemesi için yine aynı yoldan keten doldurulmuş. Vücudun yanlarından açılan küçük deliklerden 4 ayrı organ zarar görmeden çıkarılmış, yeniden yaşama dönüldüğünde kullanılmak üzere testilere konularak mumyanın yakınına gömülmüş. Vücuttan çıkarılmayan tek organ kalp olmuş, o da mahkeme gününde hesap vermek üzere vücutta kalmış.

Mumyalama işlemini yapan kişi çakal maskesi takmış. Ölü yiyen bir hayvan olan çakal onlar için Mumya Tanrısı’ymış. Mumyalama işlemi 40 gün sürüyormuş. Bir çok medeniyette çokluk belirtilen 40 sayısının firavunlar için de önemli olduğu anlaşılıyor. Bu işlem esnasında formülü hâlâ gizli olan bir sıvı etlerin çürümemesi için vücuda sürülmüş. En son olarak da vücut ketenle sarılarak sandığın içine konmuş.

Antik Mısır tarihini 3 bölüme ayırırsak firavunlar Eski Krallık döneminde (M.Ö 3000-M.Ö 2000) Sakkara ve Gize gibi en etkileyici piramitleri, Orta Krallık döneminde (M.Ö 2000-M.Ö 1700) El Fayoum, Abu Sir gibi daha küçük ve basit piramitleri, Yeni Krallık döneminde (M.Ö 1700-M.Ö 1100) Luksor’daki kaya mezarlarını yapmışlar. Bu yapıların hepsi ölülerin sonraki sonsuz hayatında yaşayacakları yerler olmuş. Luksor’da piramit yapmamışlar çünkü atalarının gömüldüğü piramitlerin nasıl yağmalandığını görmüşler ve arazi de piramit yapmaya uygun değilmiş. Bu nedenle Krallar Vadisi’ndeki firavun mezarları yapılırken çalışmaya giden işçilerin gözleri bağlanmış, işçiler nerede çalıştıklarını bilmemiş, mezar yerleri gizli tutulmuş.

Antik Mısır ve Tanrıları

Antik Mısırlılar için Tanrılar çok önemliymiş. Bilge Tanrı Osiris’in göklerden Mısır’a indiğine inanmışlar. Osiris hem kız kardeşi hem de karısı olan İsis’le hüküm sürecekmiş. Halkına kültür kazandırmış, hukuk kuralları uygulayıp tarımı öğretmiş. Dünyayı yönetmek için İsis’i bırakmış, kendi de dünyayı gezerek diğer uluslara bu becerileri öğretmiş. Ancak Tanrı Osiris, onun herkes tarafından sevilmesini kıskanan erkek kardeşi Seth tarafından öldürülmüş. Ölümden sonraki hayata geçmek için vücudun tam olması gerekiyormuş ama Seth kardeşinin vücudunu parçalara ayırıp bu parçaları ülkenin değişik yerlerine atmış. Ancak kocasının onun oğlu Horus’u doğurmuş. Horus zamanla büyümüş ve amcası Seth ile dövüşürken onu öldürerek babasının intikamını almış. Ancak savaşırlarken Seth, Horus’un gözünü parçalamış. Bu parçaları Toth bir araya getirmiş, büyü ile gözün eskisi gibi olmasını sağlamış. Horus’un gözleri de dünyanın üzerindeki ay ve güneşi temsil etmeye başlamış, manevi anlamda vicdanın hiç kapanmayan gözü olmuş. Bugün kullandığımız göz nazar boncukları da işte Antik Mısırlılar’ın bu inancına dayanıyor.

Mısır gezilecek yerler

Gelin, Mısır gezilecek yerler listesine birlikte göz atalım.

Kahire

Başkent Kahire; içinde barındırdığı birçok üniversite, yüksek okul, tiyatro, müze ve abideleriyle ülkenin atardamarı konumunda. Kahire Müzesi, Piramitler bölgesi, Nil nehri civarı turistlerin rağbet ettikleri eşsiz mekânlardan. Eski Kahire 1979 yılından beri UNESCO Dünya Mirası listesinde bulunuyor. Ayrıca şehir, zanaat & halk sanatları dalında UNESCO yaratıcı şehirler ağına dâhil.

Antik dünyanın 7 harikasından biri olan piramitlere ev sahipliği yapan, sokaklarında gezerken havaya karışan çöl kumunun yutulmasının kaçınılmaz olduğu Kahire, tarihsel zenginlik ve keşmekeşin el ele gezdiği bir başkent. 1.300 yılı aşkın süredir aynı alanda aynı adla yer alan Kahire; doğu ile batının, eski ile yeninin gelişigüzel bir bileşimi hâlinde.

el-Minye

IV. Amenhotep (Akhenaton) M.Ö 1330 yıllarında günümüzde el-Minye valiliği içinde kalan Tel el-Amarna şehrini kurmuş. Bu nedenle Tel el-Amarna, Akhenaton ve Nefertiti’nin şehri olarak anılıyor. Akhenaton, tek tanrılı bir din olan Aton (Aten) dinini yaratmış ve başkenti de Tel el-Amarna olarak ilan etmiş.

Kina (Qena)

Kina (Arapça: Qena) yerleşimi, Kina valiliğinin merkezi. Buradaki Dendera Tapınak Kompleksi, Antik Mısır uygarlığının en önemli eserlerinden biri. Komplekste üç tapınak var: Doğum Tapınağı, İsis Tapınağı ve Hathor’a adanan ana tapınak. Hathor; Antik Mısır’ın aşk, doğurganlık, müzik ve dans tanrıçası.

Sevhac (Sohag)

Al-Balyana’daki Abydos yerleşimi, Sevhac (Arapça: Sohag) valiliğinin güneybatısında yer alıyor. Buradaki Abidos Tapınağı, I. Seti ve oğlu II. Ramses tarafından yapılmış. Tapınak başta Yer Altı Tanrısı Osiris olmak üzere 7 tanrıya adanmış. Zaman içinde Antik Mısır’da önemli bir dini merkez olmuş ve Osiris için ibadet edilen bir Hac merkezi hâline gelmiş. Mısırlılar günümüzde bile Abidos’un doğurganlık enerjisi olduğuna inanıp burayı ziyaret ediyor, evlenmeden önce buraya geliyorlar.

Luksor (Luxor)

El-Uksur valiliğinin başkenti olan el-Uksur şehri binlerce yıllık tarihi yaşamak için ilk gelinmesi gereken yerlerden biri. Şehre “mücevher” anlamına gelen ismini Araplar vermiş. Eski Yunanlılar’ın Teb olarak bildiği Luksor, Antik Mısır şehri Thebes’in üzerine kurulmuş olduğundan dünyanın en büyük açık hava müzesi olma özelliğini taşıyor.

Assuan (Aswan)

Aswan (Assuan), kültürel Mısır turu rotalarında başrolleri oynayan kentlerden biri. Assuan’ın zanaat ve halk sanatları dalında UNESCO yaratıcı şehirler ağına kabul edilmesi de oldukça önem taşıyor. Yaklaşık 5.000 yıllık Nübye kültürünü ve tarihini yansıtan şehirde Abu Simbel’den Assuan merkezdeki Philae Tapınağı’na kadar olan tüm Nübye anıtları UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde bulunuyor.

Abu Simbel

II. Ramses Tapınağı ve Nefertari Tapınağı’na ev sahipliği yapan Abu Simbel, Mısır’ın gizemini bu 2 tapınakla yansıtmayı başaran bir yer. Büyük olan II. Ramses Tapınağı II. Ramses’e ve onun Kadeş Savaşı’nda Hititliler’e karşı kazandığı iddia edilen zafere adanmış. II. Ramses Tapınağı’nın yanındaki ikinci tapınak ise II. Ramses’in karısı Nefertari ve doğurganlık tanrıçası Hathor’a adanan Nefertari Tapınağı. Tapınağın önündeki 11,5 metrelik 6 heykelden 2’si Nefertari’ye ait.

Batı Çölü

Batı Çölü, Nil nehrinin batısından Libya sınırına kadar, Akdeniz’den güneyde Sudan sınırına kadar uzanan bir Sahra bölgesi. Burada Beyaz Çöl ve Siyah Çöl bölgelerinde Bedevi çadırlarında konaklanıyor ve çöl safarisi yapılıyor.

İskenderiye

Nil deltasının batı kenarında yer alan İskenderiye; Asya, Afrika ve Avrupa’yı birbirine bağlayan yolların birleştiği noktada yer alıyor. İskenderiye günümüzde Mısır turu rotalarına dâhil edilen önemli bir turizm, ticaret ve ulaşım merkezi. Antik dönemin 7 harikasından biri olan İskenderiye Feneri ve zamanının en büyüğü olan İskenderiye Kütüphanesi ile tanınıyor. Akdeniz’in muhteşem sahilleri ile çevrili İskenderiye; yakınındaki Rosetta ve Marsa Matruh gibi göz alıcı deniz şehirleri, Marina ve Almaza Koyu gibi dinlence yerleri ile ziyaretçilerine unutulmaz deneyimler sunuyor.

Şarm el Şeyh

Şarm El Şeyh ya da kısaca Şarm, Sina Yarımadası’nda Kızıldeniz kıyısında bir tatil kenti. City of Peace yani Barış Şehri olarak da anılan Şarm El Şeyh altın renkli kumlu plajları, kristal berraklığındaki denizi, zengin su altı yaşamı ile tatilcilerin ve dalgıçların gözde turizm merkezi. Eğer su altı dünyasına meraklıysanız burada bir liveaboard (tüplü dalış teknesinde konaklamalı yolculuk) yapmanızı şiddetle öneririm.

Hurgada (Hurghada)

Mısır’ın Kızıldeniz kıyısındaki kenti Hurgada (Hurghada), tertemiz mavi sulara nazır bir şehir. Ayrıca çöl ve bedevi hayatını yakından izlemek için alternatif safarileri ile de göz dolduruyor. Hurgada’da doya doya deniz-güneş-kum tatili yapabilir, su altı dünyasına meraklıysanız liveaboard (tüplü dalış teknesinde konaklamalı yolculuk) ile zengin su altını keşfedebilirsiniz.

Güney Sina

Azize Katerina Manastırı (Kutsal Tanrı-Trodden Manastırı); Güney Sina valiliğinde, Sina Dağı’nın eteklerinde yer alıyor. Bu Rum Ortodoks manastırı dünyada ibadete açık en eski manastırlardan biri. Bizans İmparatoru I. Justinianus bu manastırı 4. yüzyıldan beri Sina Yarımadası’nda yaşayan keşişlerin barınması için M.S 548-565 yıllarında yaptırmış. Buradaki kuyu, burning bush (yanan çalı), dağın bir bölümüne yapılan altın buzağı oldukça ruhani yerler. Dileyenler sabah 2:00’de Sina Dağı’na tırmanıp Hz. Musa’nın Tanrı’yla konuştuğu yeri görüyor ve olağanüstü bir gün doğumunu izliyor.

Dahab

Sina Yarımadası’ndaki Dahab; tarihi batıkları, mercan kayalıkları, resifleri ve insanlarla beraber yüzmeye alışkın köpekbalıkları ile tam bir su altı cenneti. Dahab’ın 1 saat kadar kuzeyine giderseniz Nuweiba da küçük ama sevimli bir yerleşim.

MISIR ANA YEMEKLER

Orta halli bir Mısırlı için, et lüks bir malzeme haline gelmiş. Buna karşın, Mısırda, güzel et yemekleri yemek mümkün. En çok ise, kuzu ve keçi eti kullanılıyor. Özellikle, bütün hayvanların mahalle halkı için pişirildiği Ramazan ayında. Geleneksel olarak yemekler: kömür mangallarında veya kapalı odun fırınlarında pişiriliyor. Kuzu ve keçi eti, genellikle pişirilmeden önce, aromalı otlar ve baharatlarla terbiye ediliyor.Mısırda, bildiğiniz döner ve şişkebap, her yerde bulunabiliyor. Şişte et parçalarının ızgara edilmesine: kebap, şişe geçirilen koyun kıymasının ızgarasına köfte deniliyor.

Şıvarma

Dik bir şişe geçirilen koyun etinin ateşte pişirilmesi. İnce ince kesilerek, pide ve salatayla servis yapılıyor.Izgara tavuk ve kızartılmış tavuk çeşitleri de menüde yerini alıyor. Izgara sıcak sıcak servis yapılıyor ve yumuşak oluyor. Kaz veya ördek eti, az kullanılıyor. Çiftçiler: güvercin (hamam) ve bıldırcın yetiştiriyorlar. Bunlar, genellikle içleri pirinçle doldurularak pişiriliyor ve servis yapılıyor.

BALIK VE DENİZ ÜRÜNLERİ

Mısırda: karagöz, tekir, kefal ve levrek başta olmak üzere, pek çok Akdeniz ve Kızıldeniz balığı bulmak mümkün. Ancak balık yemekleri, et yemeklerinden daha pahalı. Büyük ve taze İskenderiye karidesi, Kızıldeniz ıstakozu, kalamar ve mürekkep balığı çok lezzetli. Nil’den az balık çıkıyor. Nasıl Gölünden ise, özellikle tatlısu balığı olan tilapia çıkıyor ve çok lezzetli.

ARA YEMEKLER VE GARNİTÜRLER

Ana yemeklerin yanında, genellikle pilav veriliyor. Ama: patates kızartması verildiği de oluyor. Mısırda yemekler genellikle ılık sunuluyor. Çünkü: sıcak yemeğin, sindirime zararlı olduğu düşünülüyor. Bu yüzden, gevrek patates bekleyenler hayal kırıklığına uğruyorlar. Mevsim salatası da bulunuyor. Pancar ve salatalık dilimleri çok lezzetli.

TATLILAR

Nil Vadisinde ve Delta’da: bol bol meyve yetişiyor. Mevsimine bağlı olarak: muz, portakal, incir, kavun ve bir tür armut olan guava yiyebilirsiniz. Birkaç tür hurma da bulmak mümkün. Taze hurma çok lezzetli. Bunlar: Batı’da satılan kurutulmuş hurmalardan çok farklı. Taze veya kurutulmuş hurma, bütün marketlerde satılıyor ve dolaşırken atıştırmanız için ideal, deneyebilirsiniz.

Yemeğinizin üzerine, daha doyurucu bir şey yemek isterseniz: tatlı çeşitleri çok fazla var. Tatlılar genellikle çok şekerli yapılıyor. Um-ali (süt, Hindistan cevizi, kuru üzüm ve fındıkla birlikte pişirilmiş pirinç) deneyebilirsiniz. Eğer iyi yapılmışsa, muhteşem bir tatlıdır.

MISIRLILARIN OSMANLILARDAN ÖĞRENDİĞİ ŞERBETLİ TATLILARDAN YİYEBİLİRSİNİZ.

Tereyağlı hamurla açılan, ince yufkaların arasına: fıstık, ceviz ve bal konularak yapılan baklava en ünlü tatlı. Ama çok şekerli. Kadayıf: bazen içine peynir de konan şerbetli bir tür tatlı. Hani, bizde ki künefe gibi.

Muhallebi: pirinç ve sütten yapılıyor ve oldukça yaygın tüketiliyor. Bildiğiniz unlu ve irmikli tatlılar, her yerde bulunuyor.

KARKADE

Serinlemek isteyenler için alkolsüz seçeneklerden biridir. Bunların en meşhurlarından biri soğuk soğuk servis edilen karkade. Gülhatmi bitkisinden yapılan bu tatlı içecek, isterseniz sıcak olarak da servis ediliyor. Mısır’da şişelenmiş maden suları satılır.

KAKULELİ KAHVE

Kahire’deki kahvehanelerde farklı aromalarda tatlandırılan kahveler sunuluyor müşterilerine. Bunlardan en ünlüsü enfes tadı ve davetkar kokusuyla kakuleli kahve. Bir kahvehanede oturun ve kakuleli kahve sipariş edin.

 

Bir dahaki gezi yazımda görüşmek dileğiyle ,

Hatice Şirin Uyanık

Hadjimoukoff

Yazar-Araştırmacı-Şair-Ressam-Bestekar-Spiker-Mezzo Soprano-Eğitmen-Traveler&..