“Ben her güreşte arkamda Türk Milletinin olduğunu ve millet şerefini düşünürüm.” Kurtdereli Mehmet (Baykurt) Pehlivan:1864-1939

İşte meydan, işte pehlivan
Güreş edenlere yardım eder Hazret-i yaradan


            Karşıdan gelir kır at, kanatları kat, kat,
            Gönderelim Hazret-i Muhammed’e salâvat.

Allah, Allah İllallah,
Hep birlikte pehlivanlarımıza
Alkışlar diyelim Maşallah


            Allah, Allah İllallah,
            Hayırlar gele inşallah


Pirimiz Hamza pehlivan
Aslımız neslimiz pehlivan

 

                       Güreş keramet, sabır selamet,
                       Germencik’ten Karadayı Allah’a emanet

 

            Askeroğlu askerim hem de pehlivanım,

            Allah, Allah diyerek,

            Bu vatana feda olsun canım.

            Tarihi Kırkpınar’a hoş geldiniz sayın … ım.

 

            Uysal ol dinle, kaynana sözü,
                       Güreşine başladı İncirliova’dan Teke Yörüğü

           En çok ihtiyacımız olan milli birlik,
           Teke dalıyor Ödemiş’ten Torik

                       Oldu sabah yükseldi güneş,
                       Salihli’den Zonguldaklı atıyor Cabbar güreş.

 

           Dik başlı olma hayatta, olmalısın mütevazı,
           Büyük bir aşkla güreşiyor, Bayındır’dan Gazi

 

                       Nereye gitsem arar bulurum samimi bir yoldaş,
                       Sağdan tek vuruyor Germencik’ten Kel Hasan’ın Koldaş.

 

Nerede bulursan ekmek aş, hemen yerleş,
           Savdırmaya yelteniyor, Ezine’den Kan kardeş.

 

Yan gelip tembellik eder, yatarsan bütün yaz,
Çılgın Hasan çekmez fazla kapris ve de naz.

 

Geceleyin kalma dağda çıkar kaşına ayı,

           Yandan bağlamaya çalışıyor Germencik’ten Karadayı

Yaz günü kokmamak için her gün almalısın duş,
           Rakibiyle makasa girdi Ulucak’tan Berduş.

 

Bu güreşte bir galibiyet olur belki sana nasip,
Dualarla sahaya çıkıyor Germencik’ten Hasib.

 

Elin tencerede gözün pencerede olmasın gelin,
Kazanmaya azmetti Dondurandan Girgin.

 

Oğlan doğurdum diye yatma sere serpe,
Doludizgin yükleniyor Tire’den Berke.

 

Dikmezsen ağacı göreceğin sel ve heyelan,
Rakibini bağlamaya çalışıyor Yeşil Tire’den Ceylan.


Tavukları yemleyeceklesin gel bili, bili,
Güreşe başlıyor Selanik’ten Efsane İbili. (İbil: Deve)

 

Keçi kellesinden yemen paça,
Keskin kılıç vurman taşa
 

Oturmayın arkadaşlar yaşa, başa, taşa

                       Sağıkcı’yla Berkan güreşiyorlar kupaya, finale, başa.

 

           Soğuklar başladı, geldi kara kara kışlar,
           Nerede bu pehlivanlara bol bol alkışlar, nerede alkışlar.

 

Sağlık selamet, güreş keramet,
           Sağıkcı’yla Sarıcan, olsun Allah’a emanet.

 

Allah’a emanet, sabır selamet, güreş keramet,
Güreşen pehlivanlar  (develer) Allah’a emanet,

                       Ya Allah ya Muhammet ,
                       Ben yolladım bir emanet,

                       Sen yolla sağ selamet.

 

           Amerikan parasına diyorlar dolar,
           Baş pehlivanın başına bağlıyorlar yular,

Ekin ektim taşa, bitmedi kaldı kışa,
Güreşiyor Hasan Tülüyle, Çine’den Eşi yok Paşa

 

Şarkı, türkü girerse besteye,

Bu yiğitler, güreşecekler desteye


Kurban olurum bayrağımın yıldızına hilaline,

Gördüğünüz yiğitler güreşecekler boylarının finaline.

 

İki yiğit çıkmış meydana,
Birbirinden merdane,
Biri here, biri kara,
İkisinin de zoru para


                        Pehlivan, pehlivan
                        İste meydan işte pehlivan,


Analar çeker zahmeti
Babalar bilir kıymeti
Hepimiz Muhammed’in ümmeti


            Gurur duyup göğsümüzü kabartan
            Türk gücünü kıtalara tanıtan,
            Marşımızı defalarca dinleten
            O, yiğitler nerde, nerde kaldı o güreş.


Yaşarlar, Celaller, Gazanfer, Ali,
Minderde yenemezdi kimse Türkleri,
Yıllarca alkışladı dünya bizleri
Neden unutuldu bilmem ki güreş.


            Şansa, kuraya bırakma işi
            Hatır için vermezler, altın gümüşü
            Hamit Kaplan, Dağıstanlı, Akbaş’ı
            Hatırlayıp öyle yapın güreşi.

            Arabistan’dan getirdik aşılı, hurmayı.
            Mehterler çalar davulla zurnayı
            Şahin de küçüktür ama
            Gökten indirir turnayı.


Korkma pehlivan korkma meydan senindir.
Allah, Allah İllallah alkışlarla diyelim
Pehlivanlara Maşallah

 

Allah, Allah, İllallah,

Muhammedîn Resullah.

Geleceğin başpehlivan adaylarına,

Hep beraber alkışlarla diyelim Maşallah!

Haydi, Allah derman versin…

 

Ey pehlivan oğlu pehlivan!

Budur sana hitabım.

 
İstanbul’dan gelir tatar
İnci alıp, cevahir satar,
Pehlivan dediğin, rakibini
Ahmet Ağanın dombayı olsa atar.

 

Pehlivan, pehlivan!

Paça kazık oyununa düştüğün zaman,

Güreşte bu oyun kıymetlidir inan.

Rüzgâr başlamıştır, yakında tufan,

Bunun için, onun için metih olur pehlivan.

            İki yiğit çıktı meydana
            Her ikisi de birbirinden merdane.
            Biri hare (here), biri kare,


Avrupa sarayı yıkıldı, oldu harap.
Kaptan kafa hükmetti parmaksız Koca Arap.
Ona bile kalmadı bu meydan,
Size de kalmaz bu meydan.

            Her zaman güreşler
            Aynı mevsimde başlar,
            Var olsun bu güreşleri
            Seyreden vatandaşlar

Ağustos ayında ekilen darıdan
Oğul vermeyen arıdan
Sabahları kocasından sonra
Kalkan karıdan hayır gelmez
Her yiğitten de pehlivan olmaz

 

            Tarlada buğdayım var deme,

            Ambara girmeyince,

            Ah! Ne hayırlı evladım var deme,

            Elkızının koynuna girmeyince,

            Ne iyi eşim var deme,

            Elde avuçta kalmayınca,

            Ne iyi anam var deme,

Dul kalmayınca.

 

Zengin babayı hayırsız evlat batırır,
Fakir kocayı süslü avrat batırır,
Haylaz çiftçiyi kuru inat batırır.
Pehlivan sen de iyi hazırlanmamışsan
Rakibin seni sırt aşağı yatırır.

 

Taze pirinç zade olmaz biraz bal katmayınca

Baba malı çabuk biter biraz üzerine katmayınca.

 

Allah, Allah İllallah
Sekiz Türk aslanı çıktı meydana,
Birbirinden merdane.

            Alta düştüm diye yerinme,
            Üste çıktım diye sevinme,

 

Çapraz gireyim deme, yan bas atar,
            Sarma, künde yapayım deme kılçık yapar.

 

Pehlivan düşünme, yüce Allah’ına
Daima dua et, milletine üstadına.


                   Dünyaya geldik ayrı, ayrı anadan,
                   Kimimiz Rumeli’den, kimimiz Anadolu’dan

              Ben çekiliyorum aradan,

                   Size derman versin Yaradan.


Pehlivanlar biliniz,
Hazret-i Hamza’dır üstadımız pirimiz.


Pehlivan, pehlivan,
Allah’ına güvenerek gir meydana,
Çetin ol, metin ol güreş merdane.

 

Kırım’dan gelir tatar, tozu dumana katar,
Hasmın kaparsa kündeyi, manda olsan atar.

 

Söğüt dalından odun olmaz,

İncir ağacından oklava olmaz.

Her kızdan kadın olmaz,

Her yiğitten de pehlivan olmaz,


Karşıdaki dağdan aldım rengini,

Araya, araya buldum hepinizin dengini.


                   At gibi yarışın, koç gibi tokuşun,
                   Koyun gibi meleşin, kardeş gibi güreşin.

 

Biri ak, biri kara, Hazret-i Hamza çıktı nura,
Ben çıkıyorum aradan, Allah sizleri kayıra.

            Şarkı, türkü girerse besteye,
            Gördüğünüz pehlivanlar
            Güreş yapacaklar desteye.


Pehlivan, pehlivan
Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz,
Pirler meydanına şeref verdiniz,
Tarihi Kırkpınar güreş meydanına.

Hani Ali, hani Veli, hani Kurtdereli?
Pirimiz, üstadımız Hazret-i Hamza
Peygamberimiz Muhammed Mustafa
 

Allah, Allah, illallah,

Muhammedîn Resullah.

Şu yiğit Türk aslanlarına,
Hep beraber alkışlarla diyelim Maşallah.

Allah derman versin!..

 

Allah, Allah İllallah,

Hayırlar gele İnşallah,

Pirimiz Hamza Pehlivan,

Aslımız neslimiz pehlivan

 

İki yiğit çıkmış meydana

Birbirinden merdane

Biri ak, biri kara,

İkisinin de zoru para.

                                

Alta geldim diye yerinme,

Üste çıktım diye sevinme,

Alta düşersen apış,

Üste çıkarsan yapış.

Vur sarmayı, kündeden at,

Gönder Muhammed’e salâvat.

 

Üç yüz minareden gelen ezan sesi midir gelen?

Yoksa kırk davulun sesi midir gelen?

Yoksa Koca Yusuf mudur eğlenen?

Sarayiçi kaynıyor, Adalı mıdır gelen?

Hey bre Aliço uyuyor musun?

Kıran kırana güreş var duymuyor musun?

 

 

Allah, Allah! İllallah! Muhammedîn Resullah!

Başpehlivanlarımıza alkışlarla diyelim Maşallah.

Haydi, Allah derman versin.

 

                                    Pehlivan, Pehlivan!

                                    “Ordulunun (Mustafa) daldığı gibi,

                                    Aydın Demir’in paça kazığı yaptığı gibi,

                                    Hüseyin Çokalın kündeyi kaldırdığı gibi,

                                    Ahmet Taşçı’nın iç kazık ter paçayı yaptığı gibi,

Saffet Kayalının el enseyi çaktığı gibi,

                                    Rakibine birçok oyun yap.

 

            Rakibe dalacak hızınız olsun,

            Öyle güreş yapın ki,

            Yere gelmeyecek diziniz olsun.

 

                        Buna er Meydanı derler,

                        Pehlivanlar hanesi ciğer sökerdi.

                        Kırkpınar’a yirmi yedi yıl baş olmuş,

                        Kel Aliço’nun kemanesi.

 

            Ta okyanustan gelir muhteşem dev Koca Yusuf’un sesi,

            Kurtdereli Mehmet Pehlivanımı sorarsanız,

            Vatanına, milletine mal olmuş,

            Pehlivanlık efendisi.

 

                        Gün oldu Aliço, gün oldu Mümin,

                        Okyanusta Yusuf, karda Emin,

                        Pirler hanesinden çıkageldi

Kurtdereli Mehmet’im.

 

Geçme namert köprüsünden

Bırak sel götürsün seni

Yatma çakal gölgesine

Bırak aslan yesin seni.

 

                        Altın kemer süsler senin ince belini,

                        İleride pehlivanlar öpecektir senin elini.

                        Sen hiçbir zaman kabul etmedin,

Ne rüşveti, ne parayı,

Pehlivanlara çalışmanla açtın arayı,

Senin bu başarına herkes gibi rakipler de şaştı.

İşe mega star Ahmet Taşçı.

 

Allah, Allah illallah

Hak Muhammedîn Resul Allah

Genç Türk aslanlarına

Alkışlarla diyelim Maşallah

Haydi, Allah derman versin. [1]

 

Sabanı tutan kılıçla oktur,

… Gönlü, gözü toktur,

Güreş ağasından da bize

Banknotlar haktır.

 

        Türk’ün gücünü dünyaya tanıtan,

        Tuna boylarında at koşturan,

        Viyana kapılarında kılıç oynatan,

        Tarihi Kırkpınarlarda kürsüye çıkan

 

                    Dualı çayırlarda kürsülere çıkan

                    Dünya minderlerinden ülkemize

                    Madalyalar kazandıran,

                    Bu pehlivanlarımıza da

                    Alkış istiyoruz.

 

        Seyfettin Selim

        Eğitime önem verdin,

        Birçok okullar yaptırdın,

        Milli Eğitime bağışladın.

        Sağlığa önem verdin,

        Sağlık Bakanlığına

        Sağlık ocaklarını bağışladın.

        Cami yaptırdın, hayır yaptırdın.

        Sayın ağamıza da,

        Bir alkış istiyoruz.

 

… Güzel bir kuldur.

Gittiği yer de doğru bir yoldur.

Cebinde parası boldur.

 

… Ağa elini cebine daldır,

 


[1]Doğanay Çevik Pehlivan 8. Bölüm Cazgır sf 196-222 T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları

 

Cüzdanının içinde banknotlar boldur.

Oradan da … TL aldır.

Onu da cazgırın, pehlivanların cebine doldur.

           

Çiftçinin aleti sabanı, pulluk ile oktur,

… Gözü gönlü toktur.

Yağlı güreşlerle ilgili araştırma yaptığı için

… de kuvvetli bir alkış haktır.

 

Alkış yapmayanlara da,

Yeni kanuna göre af da yoktur.

 

Her ne kadar sürçü lisan ettikse af ola.

Bütün kazalar, belalar üzerimizden defola.

Dilerim Allah’tan rahmetiniz, bereketiniz bol ola.

Cepleriniz … banknotlarla dola.

 

Çanakkale Aydos,

Güreşler bitmiştir paydos!

            Evli evine,

            Köylü köyüne.

 

            Çırpınma

 

Çırpınma, perdaht, (dizilme, düzenleme) duadan sonra meydana çıkan pehlivanların davulun ve zurnanın sesine uyarak yaptığı ritmik ısınma hareketleridir. Çırpınmada eller birbirine ve –kısbetin aynasına- dizlere vurularak yapılır.[1]

 

            Peşrev

 

Peşrev, Farsça kelime olup aslı “Pişrev”dir. Türkçesi ön taraf, huzur, önceki, önde gidendir. Güreşe başlamadan önce yapılan hareketlerdir.

Dua okunduktan sonra kıbleye doğru dizilen pehlivanlar davul ve zurnanın ritmine uygun olarak ellerini birbirlerine ve uyluklarına vurarak, başlarını sağa sola döndürerek ileri

 


[1]Atıf Kahraman Cumhuriyete Kadar Türk Güreşi c 1 sf 21 Kültür Bakanlığı Yayınları Ankara 1989    

geri ahenkli, ahenkli yürürler ve diz çökerek üç defa yerden temenna ederler. Bu hareketlere peşrev denir.[1]     

Peşrev salavatlanan pehlivanların kendilerini seyircilere tanıtmanın yanında kendilerini güreşe hazırlamalarıdır. Ahenkli bir şekilde yapılan ısınma hareketleri olarak bilinir. Bu hareketlerle manevi haz da duyarlar.[2] 

Pişdar, öncü demektir.

Davul zurna eşliğinde yapılan ritmik ve estetik bir çeşit ısınma hareketidir. Pehlivanların rakipleri belli olduktan sonra cazgırlar tarafından salavatlanmak, selametlemek üzere kura numarasına göre dizilirler. Sağ elleriyle rakiplerinin sol elini, sol elleriyle de sağ ellerini tutarlar ve yan yana dururlar. Bu sırada başlar öne eğiktir. Bu bekleyiş cazgırların manilerle dualarla güreşi başlatmaları üzerine bozulur. Pehlivanlar zurnalar eşliğinde dualı çayıra çıkarlar yan yana sağ el sol bacağa, sol el de sol bacağa vurularak biraz gittikten sonra sağ diz üzerine çöküp “Topraktan geldik toprağa gideceğiz” hareketleriyle elleriyle toprağı elleyip, öptükten ve omuzlarından aşırdıktan sonra seyircileri selamlarlar. Bundan sonra sağdaki pehlivan ileriye, soldaki pehlivan da geriye doğru giderek seyircileri tekrar selamlarlar. Dönüp birbirleriyle karşılaştıklarında birbirlerinin ellerini sıkarak HELALLEŞİRLER. Çünkü er meydanında can vermek de olabilir. Sonra tekrar ters yönlerde seyircileri selamladıktan sonra tekrar karşılaşırlar bu defa sağ elleriyle paçalarını yoklarlar ve el öpüp “SEN ÖYLE BİR PEHLİVANSIN Kİ SENİN AYAĞININ TOZUNUN BENİM BAŞIMIN ÜSTÜNDE YERİ VARDIR” der. Daha sonra ki selamlamadan sonra karşılaşan pehlivanlar birbirlerinin bellini ve göğüslerini sararak “BİRBİRLERİNE SAĞLIK VE AFİYETDİLERLER. Daha sonra ki seyirci selamlanmasında sonra karşılaşan pehlivanlar birbirlerinin omuzlarına ellerini koyarlar, diğer ellerini tutarak sağa sola sallarlar. BU BİRBİRLERİNİN GÜCÜNÜ, KUVVETİNİ ANLAMAKTIR. Çünkü hiçbir pehlivan rakibini küçümsemez. Er meydanında herkesin bir nasibi olduğuna inanılır. Son karşılaşmada bezlerle terler ve yağlar temizlendikten sonra meydan hakeminin düdüğüyle “Hayda bere pehlivan” diyerek birbirlerine başarılar dileyerek güreşe başlarlar.[3]      

Pehlivanlar, yüzleri kıbleye doğru sıralanırlar. Cazgırlar pehlivanları çeşitli manilerle Allah, Allah denilip salavatladıktan sonra; pehlivanlar ileriye doğru yürürler. Bu arada yere eğilerek diz çöküp üç defa ellerini toprağa değdirip göğüslerine, yüzlerine değdirerek başlarından aşırırlar. Bu

“Biz Allah’tan geldik Allah’a döneceğiz” demektir. Bundan sonra bir pehlivan yoluna devam eder, diğer pehlivan geriye dönerek seyircileri selamlarlar. 

BAKARA 156 - Onlar başlarına bir musibet geldiği zaman: "Biz Allah'a aitiz ve sonunda O'na döneceğiz." derler. 157 - İşte onlar var ya, Rablerinden, mağfiretler ve rahmet onlaradır. İşte hidayete erenler de onlardır.[4]   

Peşrev, bir ısınma ve kültür-fizik hareketidir. Ahenkli bir şekilde yapılan bu hareketler, seyircilerin zevkini okşar, pehlivanın moralini yükseltir. Pehlivan peşrev ile nefesini, kaslarını ve kalbini biraz sonra başlayacak olan mücadeleye hazırlar.

Güreşmek üzere hakem heyeti önüne gelmiş pehlivanların cazgır tarafında takdimi ve duası yapıldıktan sonra verdiği işaretle, çalınmaya başlayan davulların ve zurnaların nağmeleri arasında pehlivanlar ahenkli bir şekilde ellerini ve kollarını sallayarak peşreve

 


[1]Atıf Kahraman Cumhuriyete Kadar Türk Güreşi c 1 sf 90 Kültür Bakanlığı Yayınları Ankara 1989  

[2]Öner Kamil Gökkaya age sf 14  

[3]Cem Atabeyoğlu Geleneksel Türk Güreşi ve Kırkpınar 1. Baskı sf 42 A&B Kitapçılık ve Dağıtımcılık Ltd. Şti. İstanbul 2000

[4]Elmalı Meali

 

başlarlar. Peşrevde üç kez ileri, üç kez de geri gidişten sonra yere sol diz ile çökülerek önce sağ el yere, dize, dudağa ve alına üç defa değdirilir. Hatta bazıları tarafından bir ot koparılarak ağza alınır ve ısırılır. Bu merasim bittikten sonra tekrar sıçrayarak arada sırada “Hayda bre pehlivan” diye bağırılır. Karşılıklı gidiş ve gelişten sonra hasmın paçaları yoklanır ve sırtı sıvazlanır, enseler bağlanır, eller tutuşur ve birkaç defa sallanılır, güreşe böylece girilmiş olur.

Sözlükte önde giden, yer anlamındadır. Peşrev kelimesi peşrev hakini almış ve Türk musikisinde başta icra edilen eser anlamında kullanılmıştır. Peşrevlerin kendilerini takip edecek aynı makamdaki eserlerin melodilerine, kulakları alıştırmak gibi görevleri vardır.

Bu yönüyle yağlı güreşteki önemli bir değeri olan peşrevin, başlayacak olan güreşe, hem pehlivanları hem de seyircileri hazırlama özelliği vardır.

Yağlı güreş peşrev ile başlar. Peşrevin anlamı güreşe başlarken hem ısınma, hem de rakibine gücünü ve dostluğunu göstermek fırsatıdır. Peşrevde hem ısınırken hem de rakibine başarı dilemek anlamı vardır. Peşrev ile birlikte hem rakip hem seyirci selamlanır. İlk olarak pehlivan yerden aldığı temenna ile elini toprağa sürerek göğsüne ve alnına koyarak üç defa bu hareket tekrarlanır. Bununla rakibine ve seyirciye topraktan geldik, toprağa gideceğiz mesajını vermiş olur.

Selamlamada pehlivanlar bir taraftan seyirciyi selamlarken bir taraftan birbirlerine güçlerine ve dostluklarını göstermektedir.

İlk karşılaşmalarına dostluk anlamında tokalaşma ve rakibine sarılarak sırtı sıvazlama hareketi vardır.

“Allah yardımcın olsun, sırtın yere gelmesin” anlamında bir dostluk göstermiş olur.        

Diğer karşılaşmada rakibin sağ ve sol paçası yoklanır ve paçaların iyi bağlanıp bağlanmadığı kontrol edilir. Burada ise mertçe bir mücadele için rakibe hatası (kusuru) söyleme anlamı vardır. Aynı zamanda rakibin topuğuna doğru dokunarak,

“Ben senin ayağının tozu olamam” anlamında bir tevazu sergilemiş olur.

Son karşılaşmada ise rakibin kolları sallanarak hem bir dengeleme hem de başarı dinleme anlamı vardır. [1]

 

            Güreşlerin Yapılması

 

Güreş Kırkpınar’da yapılan spor yarışmalarının en önemlisidir. Kırkpınar’a tarihi değerini veren de, onu yaşatan da güreştir. Bu sebepledir ki atalarımız bu geleneklere dayanan bu kuruluşun devamlı yaşayabilmesi için, hiçbir millette bulunmayan ağalığı ve kanun gibi geçerli olan “Adet-i Kadimeleri” tesbit ederek güreşi ve pehlivanı korumuştur.

Güreşler, panayırın 1. günü saat 13.oo de, ve 2. Günü saat 13.oo de olmak üzere küçük boylarda olmak üzere bütün boylarda ve 3. Günü saat 9.oode başlar, çoğunlukla Büyükorta, başaltı ve Başpehlivanlık güreşleri yapılır.

Esas başpehlivanlık güreşi 3. Gün yapılan güreştir. İlk iki günkü güreşler idman ve birbirini deme güreşi sayılır. Yine de son günkü gibi iddialı ve gerçek olur.

Genç olan pehlivanlar zaten idmanlı da oldukları için, her gün güreşirler. Ödül almak, görgülerini arttırmak isterler. Yaşlı olan pehlivanlar da yalnız son güreşe çıkarlar.

 


[1]Heyet Kurtdereli Güreşleri Balıkesir Büyükşehir Belediyesi/Karesi Belediyesi 

Güreşler yağlı güreş tarzında ve onun kurallarına uygun şekilde kıran kırana yapılır. [1]         

 

            Yağlı Güreşin Kuralları

                       

Her yarışmanın, çalışmanın bir kuralı olduğu gibi güreşlerin ve yağlı güreşlerin de kuralları vardır. Yağlı güreşin kuralları diğer güreşlerin –karakucak, minder (serbest, grekoromen) kurallarına benzemez. Önceki yıllarda güreş rakibin yenilmesine kadar devam eder, zaman sınırlaması olmazdı Pehlivanlar çayırın ortasında rakibini uyutmak için el ense bağlayıp durabilirler. Rakibin boş bir anını yakalayıp aniden alt etmeye gidebilir.

Yenişler mutlaka hakem kararıyla gerçekleşir. Bir pehlivan rakibimi yendim deyip güreşi bırakamaz. Mutlaka hakemin düdük çalıp elini havaya kaldırarak galip geldiğini ilan etmesi gerekir. Pehlivan tartışmalı durumlarda hakem heyetine itiraz edebilir ve onların vereceği kararı bekler. Güreş bittikten sonra rakipler birbirinin akranı ise birbirlerinin sırtını sıvazlarlar.  Biri yaşlı usta ise küçük olan büyüğünün, ustasının elini öper, yaşlı olan da küçüğün çırağının alnını öper.

Pehlivan hakem düdük çalıp güreşi bitirmediği süre içinde er meydanını terk edemez. Gevşeyen paçaları yeniden bağlamak, yağ tazelemek, bezciden bez alıp göze kaçan terleri ve yağları silmek zaman kazanmak için saha içinde dolaşmak, soluklanmak gibi hareketler yapılabilir.

Sakatlanma ve bayılma durumunda hakem güreşi durdurur, pehlivanın tedavisi için sağlık görevlilerini çayıra çağırır. Tedavi bittikten sonra güreş nasıl durdurulmuş ise o pozisyonda devam eder. Doktor kararıyla ve tedavi süresi on dakikayı geçerse güreş tatil edilebilir, bu durumda sağlığı uygun olmayan pehlivan yenik sayılır. [2]

 

            Ağalar, Ağalık ve Kırkpınar Ağaları

 

Yağlı güreş geleneğimizin önemli unsurlarından birisi de şüphesiz ki ağalıktır. Ağa hem Kırkpınar hem de diğer güreşlerin olmazsa olmazıdır. Ağa, güreşler devam ederken seçilir ve o yıl için alınan ağalık koçuna yapılan ihalede- en yüksek fiyatı veren kişi gelecek yılın güreş ağası olur. Ağalar güreşlere kendilerine has ağa kıyafetleriyle katılırlar ve güreşler bitene kadar bu kıyafetle dolaşırlar. Ağalar, pehlivanlara özel ödüller vermenin yanında güreşlerde yapılan harcamalara katılırlar, gelen misafirleri ağırlarlar.

Daha önceki yıllarda güreşlerin sorumluluğunun tamamı neredeyse ağalar tarafından üstlenilirdi. Pehlivanları güreşe davet ederler, yollularını verirler. Günümüzde ise bu işler hem ağalar hem de güreş düzenleyenler özellikle de belediyeler tarafından karşılanmaktadır. [3] 

Kırkpınar Güreşlerinin ilginç özelliklerinden başlıcası Kırkpınar Ağalığıdır.

            Yiğitlik sevmekle,

            Ağalık vermekle olur.

 

 


[1]Atıf Kahraman Cumhuriyete Kadar Türk Güreşi c 2 sf 169

[2]Cem Atabeyoğlu Geleneksel Türk Güreşi ve Kırkpınar 1. Baskı sf 42,43 A&B Kitapçılık ve Dağıtımcılık Ltd. Şti. İstanbul 2000

[3]Heyet Kurtdereli Güreşleri Balıkesir Büyükşehir Belediyesi/Karesi Belediyesi 

Ağa

 

Kırkpınar pehlivanları ve seyircilerini çağıran,

Yarışmaları düzenleyen,

Gelen misafirleri karşılayan, ağırlayan,

Yemek veren,

Yatacak yerlerini hazırlayan,

Geleneklere uygun olarak güreşlerin yapılmasını sağlayan,

Ödülleri veren,

Güvenlik düzenini sağlayan baş yetkili ve sorumludur.

 

            Ağanın Seçilmesi

 

Güreşlerin yapıldığı son gün, meydancılardan birisi bir kuzuyu kucağına alarak seyircilerin önünde dolaştırarak açık arttırmaya çıkarır. Kırkpınar Ağası olmak isteyenlerden en uygun olanı üzerinde arttırma bırakılarak, o kişi gelecek yılın Kırkpınar Ağası seçilmiş olur.

Ağalar, genellikle Kırkpınar’a yakın köylerin ağaları arasından, güreşi gerçekten seven, özü sözü doğru, saygı duyulan ve zengin kişiler arasından seçilir. Kırkpınar’ın tarihi şöhretine gölge düşürecek şekilde hiçbir olayın çıkmamasını, ağanın zengin olması ve otoritesi ile sağlamak içindir.

Ağanın seçildiği belli olduktan sonra kuzu götürülüp önüne bırakılır. Davul-zurnacılar da Rumeli havaları çalarak, yeni ağanın önüne gelip onu alarak o yılın Kırkpınar Ağasının yanına gelirler.

Eski ağa, yeni seçileni ağırlar, tebrik eder ve başarı diledikten sonra, yine davul-zurna hareketli bir Rumeli havası çalarak cazgır ve meydancıların eşliğinde çadırına kadar götürülür.

 

Cumhuriyet döneminden önce ağalık yapan bilinen kişiler şunlardır:

 

Körmutlu Köyünden Halil Pehlivan ve oğulları Ali ve Sait Pehlivanlar,

 Hacı Hüseyin Ağa,

Sadırlı Köyünden Hacı Hasan oğlu,

Seymenli Köyünden Avukat Ahmet Ağa,

Kamerli Köyünden Zaptiye Hasan Ağa,

Ortaköy’den Bankacı Mehmet Efendi,

Edirne’den Kolcu Başı Çerkez Emin Ağa,

Edirne Eşrafından Cezzar (Deve Kasabı, Zalim, Gaddar) Torunu Fuat Bey (1901)

Kirişhane Mahallesinden Hamza Ağa, (1908)

Tabakhane Mahallesinden Tahir Ağa,

Kiliseli Köyünden Meşhur Adalı Halil Pehlivan,

Simavna Köyünden Mehmet Ağa (1910)

Doğancıarız Köyünden Halil, Mehmet ve Eşref Ağadır.[1]

   

Ağalar ve Kırkpınar Ağaları   

 

Düzenlenen güreşler önceden düğün sahipleri tarafından ilan edilir ve güreşlerin ağası da o olurdu. Özellikle Sultan Abdülmecit bu işi üzerine almış, sarayın başpehlivanlarına sahip çıkmıştır. Günümüzde bu işi genellikle belediyeler ve Güreş Kulüpleri ile çeşitli kamu kuruluşları ve hayır kurumları üstlenmiştir. 

Eskiden güreşler ağanın denetiminde yapılırdı. Kırkpınar Güreşlerinin en ilginç yönü Kırkpınar ağalığıdır. Pehlivanları çağıran, yarışmaları düzenleyen, gelen konukları ağırlayan, yemek ve yatacak yerlerini temin eden, örf ve adetlere uygun olarak güreşlerin yapılmasını sağlayan, ödüller veren ve güvenlik düzeni alan yetkilidir. Ağa, üç yıl üst üste ağalık ihalesini kazanırsa Altın Kemerin ebedi sahibi olur.

        Mahalli olarak yapılan güreşlerde, o bölgenin önde gelenleri ağa olurlar.

 

                    Cumhuriyet Dönemi Ünlü Kırkpınar Ağaları

 

        30 Mayıs 1924            Edirne Milli Eğitim Müdürü ve Türk Ocağı Başkanı İsmail Habib Sevük Öncü

        Mayıs 1925                 Edirne Milli Eğitim Müdürü ve Türk Ocağı Başkanı İsmail Habib Sevük Öncü

        6-8 Mayıs 1926          Çocuk Esirgeme Kurumu (Himaye-i Eftal)

        6 Mayıs 1927              Çocuk Esirgeme Kurumu (Himaye-i Eftal)

        4-6 Mayıs 1928          Çocuk Esirgeme Kurumu (Himaye-i Eftal)

        1929-1930-1931-1932 Fazla bilgi yok (Dünya Ekonomik Krizi var)

        4-6 Mayıs 1933          Çocuk Esirgeme Kurumu (Himaye-i Eftal)

        9-11 Mayıs 1934        Edirne Valisi Salim Özdemir Başkanlığındaki Heyet

        8-10 Mayıs 1935        Çocuk Esirgeme Kurumu (Himaye-i Eftal)

        9-10 Mayıs 1936        Çocuk Esirgeme Kurumu (Himaye-i Eftal)

        7-9 Mayıs 1937          Çocuk Esirgeme Kurumu (Himaye-i Eftal)

        6-8 Mayıs 1938          Çocuk Esirgeme Kurumu (Himaye-i Eftal)

        5-7 Mayıs 1938          Çocuk Esirgeme Kurumu (Himaye-i Eftal)

        10-12 Mayıs 1940      Çocuk Esirgeme Kurumu (Himaye-i Eftal)

 


[1]Atıf Kahraman Cumhuriyete Kadar Türk Güreşi c 2 sf 165,166

 

9-11 Mayıs 1941 &nb

Haber Resim Galeri

Haber Resim Galeri

Yorumlar
Yorum Yazmak İçin Tıkla